12 Ağustos 2012 Pazar

Turkiye deki isci mahkemelerinden patron gozuyle bir kesit...


Bugün hayatımda ilk defa işçi mahkemesine gittim.
çünki ;
bugüne kadar  hiç işçi mahkemesi kazanmışlığımız yok. 
bizdede işçi  mahkemesi   maşallah bolcana . sebepler  hep aynı : aniden işten çıkarlar , gerekçe olarak  iş yerinde kendilerine çok  haksızca  verilen ihtar ,ikazlar ve  yapılan baskılardır . hem aniden işi bırakırlar , hem 3-5 yandaş toplayıp atıldık diye mahkeme açarlar.  
Allahaşkına  altın yumurtlayan tavuğu kesen  biri  kitaplardan başka bir yerlerde varmı ?
neyse bu mahkemeleri kaybet kaybet ne olacak ?
avukatım diyorki " işçi mahkemesini kazanan patron yok belki mucize eseri var "  ben diyorumki " beceriksiz avukat  anlatmayı beceremiyor " 
başka bir patron arkadaşım diyorki "  bu işleri bırak işçi mahkemelerinde kim kazandıki   sen kazanacaksın , onlarla anlaş bitsin " ben diyorumki " demekki siz hatalısınız paçanız mahkemede dövüşmeyi yemiyor , istediklerini veriyorsunuz , yok ben enayi olmam , hak yerini bulsun "
böyle diye diye, düşüne düşüne 30 sene  su gibi geldi geçti.  biz hiç bir işçi  davasını  kazanmadık . dimyata bulgura giderken evdeki pirinçten olduk
madem böyle  , şu işçi mahkemesini seyretmenin zamanı geldi.
duruşma saati : 14.00
saat 13.45.- de duruşma salonu önünde hazırol vaziyetini aldık.  avukatım ben tanıklarımız.
saat 14.30 da mübaşrin tok sesi ile  40  derece  sıcaktan gevşemiş olan  bedenimiz birden irkildi  kendimizi  salonda bulduk .
hakimden  ilk ikazımı aldım "  tanıklar giremez çık dışarı "
avukatım devreye girdi "  tanık değil asil " ( yeni birşey daha öğrendim )
yerlerimize  oturduk.
ilk etapta  davacının tanıkları dinlenmeye başladı .
ilk tanık geldi.
yemin ettirildi  ayağa kalktık.
mübarek gün nasıl yalan söyleyecek diye sabırsızlıkla bekliyorum ,  davacının  tanığı  olduğuna göre hakkımızda  iyi laf etmeyeceği belli.
bu işçi bizden ayrılırken ailevi problem ve mecburiyetlerden ayrıldı , hatta bana sarılıp iş yerinden çok zor ayrıldığını ama mecbur olduğunu söyledi birde o ceylan gözlerinden masum masum baktı.
AMAN ALLAHIM  BURADA   YALANLARININ   İFTİRALARININ   ARDI ARKASI KESİLMİYOR , BU İŞÇİYE     NE MÜBAREK GÜN  İŞLİYOR NEDE ALLAH KORKUSU . BEN DONDUM KALDIM
bu şok ile acı acı tebessüm ettim birkaç kez .
hakimden  sıkı bir fırça  yedim
"  ne gülüyorsun , komik birşeymi var , atarım ha kendine gel " 
aaaaa  hoppala ne gülmesi yahu buna gülme denmez  acı  tebessüm denir .
kendi kendime  konuşmaya başladım  içimden iç sesimi duyamadı
"  hakime cevap verilmez  sus otur.  işçilerin önünde karizma yerle bir,  al sana  işte , insanın başına ne gelirse meraktan gelir , ne işin vardı senin işçi mahkemesinde , merak edeceğin daha iyi bir ortam yokmuydu  buraya   geldin "
neyse  davacı tanıkları tek tek dinlendi hepsi şiir gibi aynı senaryo üzerinde çalışıp gelmişler.
DAYANAMIYORUM YİNE KIPIR KIPIRIM BUNLARIN HEPSİ YALANCI DİYE HAYKIRMAK İSTİYORUM.
avukatıma  bunlar yalancı  demek isterken  hakimden   yine bir fırça daha yedim "  bak bu son ihtarım bir daha kesin atıcam dışarı"
davacılara bakıyorum asil ve avukatına  onlar devamlı vır vır konuşuyorlar ama onlara hiç azar mazar yok.
onların tanıkları dinlenirken yumuşak uslupler tercih ediliyor.
sıra bizim tanıklara geldi.
ilk tanık 9 aylık hamile ama hakim bunu göremedi , kürsünün arkasında kaldı . hayatında ilk defa mahkeme görüyor , tir tir titriyor , ben ondan daha beter titriyorum  korkuyorum doğuracak , bu kadın niyemi geldi  davacı ile aynı bölümde çalıştı ve sonra bizden ayrıldığı için  en makbul şahit  olurmuş  avukat istedi .
hakim soru soruyor sesi titriyor toparlanıp cevap veremiyor , kelimeler boğazında düğüm düğüm oluyor ,  hakimdende   bu durumda  azar üzerine azar  işitiyor.
sonunda dayanamadım "  hamile hamile doğuracak "  dedim.
yine azar işittim
"  sus konuşma sanamı kaldı hamileyse hamile doğurursa doğurturuz "
anlaşıldı  artık şu saatten itibaren  yangın çıksa konuşmamam lazım.
bizim 3. tanık dinlendi. 
hakim sordu başka tanık varmı
bizde evet dedik.
aynı şeyi anlatıyorlar bu kadar yeter dedi.
bize yeter dedi
davacının tanıklarıda aynı hikayeyi anlattı onlar için hiç çok sıkıldım hep aynı şeyler demedi.
birinci fark burada .
ikincisi ;
ifade sırasında davacının tanıkları  bir dolu çelişkili ifade verdi onlara soru sora sora o çelişkili ifadeleri neredeyse çelişkisiz hale getirtip katibine  o şekliyle rapor yazdırdı.
bizim tanık ifadelerindede  bizimkileri azarlaya azarlaya  sorduğu sorularla  onları ne kadar  yanlışa sürüklerse o kadar iyi olacak  felsefesi ile katibine rapor yazdırdı.
BENDE  ARTIK İNANDIMKİ  İŞÇİ MAHKEMELERİNDE  PATRON KAYBETMEYE BAŞTAN MAHKUM EDİLİYOR.
O HALDE BENDE BUNDAN SONRA  HAK MAK DERDİNE DÜŞMEDEN  İŞÇİLER  İLE   ANLAŞAYIM GİTSİN , İŞİN  KURALI  BU DEMEKKİ !
MAHKEMEDE  DAVACI  TANIĞI OLAN    X    DİYORMUŞKİ  "  BUGÜNE KADAR  5  PATRON ŞİKAYET ETTİM HEPSİNDE KAZANDIM " 
İŞTAH KABARTMAYA BİRE BİR SÖZCÜKLER ....
BU İŞİN SONU NEREYE VARACAK ?
1)  ÜRETİMDE KALİTESİZLİK HER GEÇEN GÜN ARTACAK
2) BU ZİHNİYETTE KATMADEĞERİ YÜKSEK MAL ÜRETİMİ YAPILAMAYACAK
3) PAHALI TURİSTİN  TÜRKİYEYE GELMEDİĞİ GİBİ  PAHALI MÜŞTERİLERDE GELMEYECEK.  HALBUKİ  TEKNOLOJİ OLARAK  İTALDAN PEK FARKIMIZ YOK LAKİN  MAKİNALARDA  İNSAN  İLE ÇALIŞIYOR ! ! !
BİRİLERİ   İŞÇİ MAHKEMELERİNİ  GÖZETMELİ  YOKSA YOL TIKANACAK.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder